18 Nisan 2015 Cumartesi

Fenerbahçe

Sabah körü kalktım ve kendimi Ataşehir den kurtarıp, yeşil ve Deniz'in çiçeklerle kucaklaştığı parka attım.
Çıkarken de kendimi zor dışarı attığım gibi :(
Tek tek anlatmaya yüreğim elvermez.
Tek cümle ile paylaştım facebookta ;
Reenkarnasyon gerçekse eğer, Çelik Gülersoy asla buralara enkarne olmaz.
Eski resimlere baktım.    Sandalyeler bile konuyu bilen göze anlatacak netlikte.  Yeme içmeye hiç girmiyorum bile.
Gelen giden gürültü, patırdı, çocukların ortalıkta tuhaf koşmaları. ..
Klasik müzik çalan, hepimizin birlikte sadece yemek doymak için değil birlikte olmak, hatta hafta arası kitap okumak için gittiği yer yok artık.
Değişen dönüşen birçok şey gibi, eskiye özlemi arttırıyor😣


16 Nisan 2015 Perşembe


öyle işte ...

bahara hoş geldin derken, bir kızgınım sana
vakitsiz izinsiz sorgusuz sualsiz vedasız
gitmene
dağ tepelerinde yaprak yeşillerine bakacak
her bir dal üzerinde iki çay'lık lafa dalacak
gölde sandal, kenarında rakı balık yapacak
masaya sabunlu havlu getirtip,
parmaklarımı tek tek sevgiyle silecek
masadan kalkmamam için 
yanından gitmemem için
elden geleni ardına koymayacak
kimi bulurum ben 
kime gönlüm kayar
kiminle aklım böyle tutar
ve bunlara ilave kiminle böyle dost olurum
duyar gibiyim mavi gözlerde muzurlukla cevabını
ama hayatında bir kere bile bunu yaşamayan var !

... ve bir de yaşayıp o boşluğu dolduramayanla

16/4/2015  ayla


14 Nisan 2015 Salı

Yıkılan bina

Yarın 28 senedir içinde yaşadığımız bina yıkılmaya hazırlanıyor.
Duvarları delecek, kolonlardan parça alacaklar.
Birileri zaten yıkılması için imza vermişken, diğerleri para kazanmak için gözlerini kırpmadan herşeyi yapacaklar.
Yeni evlere daha pahalı dairelere sahip olmak için gözlerinin açlığına bakamadığım insanlarla selamlaşacağım son birkaç kez. ..
Burada Bebeklerim büyüdü. Ne yaşamlar kuruldu. Hatta kurtuldu. Bir sürü insan buradan evine ekmeğini götürdü yıllar boyu.
Canlı hatırlarım var. Burası aslında adı sanı ve bir canlılığı olan hayat parçası nasıl olur desem diyemem.
İnsanların, hayvanların öldürüldüğü, ağaçların kökten sökülüp kesildiği , doğanın yeşilin yok edildiği. Küçücük çocukların tecavüze uğradığı , genç kız bile olamadan evlendirilen küçücük bedenlerin yaşadığı eziyeti ve daha birçok acıyı hissettiğimde, gördüğümde, okuduğumda benim emektar yaşlı çınar binama sadece kendi yüreğimden gözyaşı verebilirim.
Eminim artık o da gitmek istiyordur.
Konuşmadan gitmesi de harika bir olay.
Düşünsenize ya bizim yonca apartmanı konuşmaya kalksa.
Birçok insanın o çevreden kaçması gerekir.
Kreş olduğu için nedense sürekli düşman, her dakika eziyete hazır bir apartman halkı vardı.
Çocuklar uyurken gizlice aşağı inen ve kaloriferi kış günü kapatan, akşam da biz yokken kaloriferi daha çok açıp oturan adam. Üç kurşunu aldı ve sanırım cebine koymadan gitti. Hastalık sırasında da o yaptıkları pek işlerine yaramadı.
Antidepresan teyze sabah dediği saat 11 de kendisini uykusuz bıraktığı için şikayetçi olduğu çocuklardan kurtulsa da o berbat ruh halinden kurtulmasına imkan yok. Çürümeye devam edecek sanırım, o sevgisiz şefkat yoksun ruhla.
Hergün bize ve iğde ağacına sevinçle bakan hoca hanım hiç unutulmadı. Hala gülümseyerek anarız. Kesin cennette çocuk ve ağaçlar peşinde koşuyor onlara bakıyordur.
Bizim yonca apartmanı iyi ki konuşmuyor gerçekten. Para için yapmadıkları kalmayan bu insanlar yıllardır mücadele ettikleri para konusunu yeni birer daire ile kapatır ve dilerim açlık ve kötülüklerine bir doyma noktası koyarlar.
Bütün bunları yazarken asla içimde bir öfke bir kızgınlık yok. Bunca yıla baktığım zaman, bunca günaha girmenin bedelinin birer apartman dairesi olması güldürüyor beni.
Bizler yani ben, hayatımın parçaları öğretmenlerim, çocuklarım, velilerim, her sabah beslediğimiz kedi ve Kargalarımız, Bahçedeki sardunyalarımız, hayatımızı paylaştığımız tüm esnaf hepimiz kendimize yeni yollar açacağız.
Ve bu insanlar aynı yere sadece daha yeni yapılmış duvarlara dönecekler ya, işte bu hayattır !

Sevgiyle, ayla